Secrets of Sultan Kanuni 2
Şimdiye kadar Rapstar 1 - 1,5 , oyunyapimi.org ve Secrets of Sultan Kanuni amatör yapımlarıyla adını duyuran, bir süredir de Sevgilim Olur Musun'un yapımıyla uğraşmakta olan Fatih Uzun'un eş zamanlı geliştirmekte olduğu en son oyunu Secrets of Sultan Kanuni 2 internette indirilebilir olarak sunuldu. Daha önceki oyunlarında adventure unsurlarına başarılı bir biçimde oyunlarında yer ver veren Fatih Uzun, SoSK 2'de bunun yanı sıra daha güzel grafikler ve farklı yönde ilerlemeye başlayan konu içeriğiyle ayrı bir öneme sahip.
Serinin ilk oyununu oynamamış olanlar için kahramanlarımızdan ve oyunun arka planından biraz bahsedelim. Ana karakterimizin ismi Ali ve kendisi bir tekvandocu. Bir gece rüyasında Kanuni Sultan süleyman'ı görür ve başlar gizli hazinenin yerini aramaya. Tesadüf de budur ya, büyük hazine Ali'nin kendi mahallesindeki müzenin bahçesinde gizlidir ve çabuk hareket edilmez de kötü güçlerin eline geçerse dünyanın sonunu getirecektir. İlk oyunda yaptığımız şey Kanuni Sultan süleyman'ın bu gizli hazinesini (sihirli ayakkabılar) bulmak olmuştu. Bulmuş ve dünyanın kontrolünü elinde bulunduran çok gizli bir örgütün daha da güçlenmesinin önüne geçmiştik. İkinci bölüm de ilkinin bıraktığı yerden başlıyor diyebiliriz. SoSK 2'nin hemen başında kahramanımız Ali yine rüyasında Kanuni Sultan süleyman'ı görüyor ve Nostradamus'un bir başka kehaneti daha ortaya çıkıyor, ardından da ilk oyundan hatırlayacağımız ajanlar evimize baskın yaparak ayakkabıları çalmaya çalışıyorlar. Onlardan kurtuluyoruz, fakat arada ayakkabıları kaptırıyoruz. Artık amacımız ayakkabıları ve dolaylı yoldan da tekrar dünyayı kurtarmak üzere Türkiye'den Amerika'ya, oradan da Neo ile birlikte Zion'a kadar kâh komik, kâh düşündürücü yolculuğunda Ali'ye yoldaşlık etmek�
Koş Ali Koş
Daha oyuna girmeden önce SoSK 2 hakkında dikkatinizi bir takım özellikler çekecektir. Bunların başında oyunun boyutu geliyor diyebiliriz. Önceki Fatih Uzun oyunlarının neredeyse 20 - 30 misli büyüklüğünde bir dosyayı internetten indiriyorsunuz ki bu, oyun hakkında hiçbir şey bilmiyor olsanız bile sizi farklı bir şeylerin oyunda karşılayacağının göstergesi oluveriyor. Oyuna girer girmez de ilk dikkatinizi haliyle grafikler çekiyor. Oyunun çok büyük bir kısmında uç boyutlu tasarımlar gözünüze çarpıyor; kaldı ki bu teknik başta Syberia olmak üzere çok fazla sayıda gördüğümüz bir uygulama. Her ne kadar Sultan süleyman'ın göründüğu kısımlar gerçek dünya görüntülerinin biraz gerisinde kalsa da onların da genele uyum sağladığını söyleyebiliriz. Açılış kısmında yer alan Ali'nin dairesi gerçekten de çok güzel bir görünüme sahip. Daha sonrasında sokak ve ilerledikçe müze ile beraber bilhassa bilgisayarlı odanın görüntüsü sizi elle tutulur, ticari bir oyun oynadığınız izlenimi vermekten hiç de geri kalmıyor. Yalnız oyunun bundan sonraki kısımlarında, bazı noktalarda dikkatlerden kaçmayan farklılaşmalar görülüyor. Oyunu Türkiye ve Amerika diye iki kısma bölersek Türkiye'de grafiksel olarak bazı anlarda hayret verici derecede başarılı ve daha uzun bir oynanış süresi görüyorken, Amerika'da neredeyse 180 derecelik bir dönüşle bunlarda bir gerileme görüyoruz. Keza bulmacaların da bundan etkilendiği söylenebilir. Daha özensiz grafikler, aksiyon dozu haddinden fazla yüksek bulmacalar her ne kadar sizi aşırı derecede rahatsız etmese de, keşke aynı seviyede tutulmaya devam edilseymiş diye de hayıflanılmıyor değil.
Oyunun Türkiye'de geçen kısımlarındaki bulmacalar insanlarla konuşmanızı gerektiren bazı durumlar gösteriyor. İlk oyundan en çok hoşuma giden yan karakterlerden biri olan müze bekçisi yerli yerinde duruyor, onun yanı sıra bir de Fransız Lokanta'sı oyuna eklenmiş. Hepsinde de kendine özgü bir hava var ve bunun o ufak tefek pikselli hallerine iyi bir biçimde uydurulmasından söz etmek lazım. Konuşmalarda geçen espri unsurlarından da ayrıca söz etmek lazım tabii ki. Neredeyse bütün cisimler için yazılan ayrıca yazılar var ve diyalog ağaçlarının buna uygun bir dağılım gösteriyor olması da ayrıca güzel.
Bulmacalara baktığımızdaysa az önce dediğim gibi Türkiye ve Amerika'da iki farklı bulmaca tarzı uygulanmış. Oyuna başladığınız yer olan Ali'nin evinde ajanların baskını karşısında çok hızlı hareket edip onlar içeri girmeden önce kapıya destek olacak bir şeyler bulmalı, ardından da sıkışmış pencereyi bir şekilde açıp kendinizi acilen dışarı atmanız lazım. Bunu ilk birkaç denemenizde başarılı bir biçimde halledemeyebilir, sonuçta da oyunun ilk dakikadan bitmesine neden olabilirsiniz. İlk kısımdaki aksiyon içerikli bulmaca oyuna hızlı bir başlangıç yapmak için çok güzel düşünülmüş ve uygulanışı da resmen kusursuz. Evden kurtulduğumuzda etraftaki cisimleri toplayıp onları envanterimiz üzerinde birleştirmemize dayalı bir ilerleyiş söz konusu ve bu da gayet güzel. Amerika'ya adımınızı attığınızdaysa bu gizli örgütün karargâhına sızıyor ve onları içten çökertmeye çalışıyorsunuz. Buradaki bulmacalar sizi bir kattaki kapılarla karşılıyor ve sırayla hepsine girip bulmacaları çözerek renkli mücevherleri ele geçirmeye çalışıyorsunuz ve bu biraz zamanınızı alıyor. Nedeniyse bu bulmacaları yaparken ölme ihtimalinizi bulunuyor olması ve öldüğünüzdeyse biraz geriden oyuna başlıyor olmanız. Her ne kadar oyun içerisinde oldukça mantıklı yerlere checkpoint'ler bırakılmış olsa da Amerika'da eğer bu bulmacalardan herhangi birinde ölürseniz, Amerika kısmını en baştan oynamak zorunda kalıyorsunuz ki bu gerçekten de can sıkıcı. o nedenle, Amerika'da her bulmacayı çözüşünüzde oyunu kaydetmenizi şiddetle öneririm.
Tut T-Rex Tut
Oyundaki yan karakterler sadece kafe sahibi, müze bekçisi ya da lokantanın güvenlik görevlisi değil. Bunların yanı sıra oyunu zevkli kılan bir takım yan karakterler bulunuyor. Bunlar, az önce yukarıda hafiften çıtlattığım üzere Matrix filminden kahramanlar. Başta Kâhin ve tabii ki Neo. Onların oyundaki esprilere ortak oldukları noktalar filmden karelerle ilişkilendirilerek kullanılmış, gayet de hoş olmuş. Oyunun sonunda ise büyük bir sürprizle karşılaşıyoruz, bu da hem gelecek açısından bizi umutlandırıyor, hem de hikâyenin gidişatını şimdiden ortaya koyuyor. Yalnız burada da ufak bir gariplik yok değil. İlk oyunda ağırlıkta olan Kanuni Sultan süleyman ve onun sırlarıyla geliştirilmiş konu derinliğini ikinci oyunda bulamıyoruz. Yalnız bundan büyük bir eksi olarak söz etmek yanlış olur, çünkü her ne kadar oyunun ismi Sultan süleyman'a atfedilmiş olsa da, ikinci oyunda bambaşka bir olay var.