Rule of Rose
Son yıllarda firmaların gerilim içerikli oyunlarda çocukları kullanmaları pek bir moda oldu ve ne yalan söyleyeyim artık, çocuklardan korkmaya başladım. Gecenin bir yarısı elektrik lambasının altında öylece oturan ve üzerindeki kırmızı robadan elbisesiyle bana doğru bakan bir kız çocuğundan korkuyorum. Hep bu Japonların yüzünden. Üstüme gelmeyin.
Bu yılın başlarında ön incelemelerini okuduğum ve çıkmasını dört gözle beklediğim Rule of Rose nihayet piyasada. Hikaye 1930'lu yılların İngiltere'sinde, kendilerini "Red Crayon Family" olarak adlandıran bir grup kızın yön verdiği karmaşık bir dünyada geçiyor. Her şey, 19 yaşındaki genç bir kız olan Jennifer'a, bir erkek çocuğun otobüsten inmeden evvel bir dergi verip aniden uzaklaşmasıyla başlıyor. Jennifer'ın bindiği otobüs ıssız bir yerde duruyor ve Jennifer ne yapacağını şaşırmış bir halde çocuğu takip etmeye başlıyor. Bir süre sonra "Rose Garden" adlı bir malikaneyle karşılaşıyor. Malikanenin avlusunda, kafalarına kese kağıdı geçirmiş iki
çocuğun ellerindeki sopalarla yerdeki çuvala vurduğunu görüyor ve bu durum Jennifer'ın (tabi aynı zamanda sizin) hiç hoşuna gitmiyor. Yanlarına gittiğinde çocukların malikaneye girdiğini görüyor ve onları takip etmeye başlıyor. Başına geleceklerden habersiz bir şekilde malikaneyi geziyor ve bir süre sonra üzeri kapalı bir mezar ve hemen yanında toprağa saplı bir kürek görüyor. Merakla mezarı kazmaya başlıyor. Tabutu açıyor ve çocukların avluda hırpaladıkları, dolu olduğunu hissettiği o çuvalla karşılaşıyor. Sonrasında ise çocukların bir şekilde oyununa geliyor ve kendisini çuvalla birlikte tabutun içinde buluyor. Red Crayon Family, yani kızlar Jennifer'ı yakaladıktan sonra onu Rose Garden'da hapsediyorlar ve asıl macera şimdi başlıyor.
uçan bir balina mı?
Bahsi geçen Rose Garden'ın (yani malikanenin) üzerinde aynı zamanda uçan bir balina var. Evet yanlış duymadınız. Zaten oyunun büyük bir bölümü bu balinanın içinde geçiyor. Zeplin gibi desek daha doğru olur ama şekil olarak balinayı andırıyor. Red Crayon Family üyelerinin kurduğu sistemli bir düzen var. Jennifer, bu karmaşık dünyadan kurtulmak için Red Crayon Family üyelerinin kurallarına uymak zorunda. Aksi taktirde kızlar, kontrol ettikleri dünyanın içinde Jennifer'ın sonunu getirebilir. Red Crayon Family, her biri ayrı bir güzel olan beş kişiden oluşuyor; Diana, Meg, Amanda, Elenor ve Wendy. Her biri ilk bakışta birer güzellik abidesi gibi görünse de, haddinden fazla yaramazlar. Türlü oyunlarla Jennifer'ı kandırmaya çalışıyorlar. Açmaya çalıştığınız kapıların ardından aniden çıkıp kapıyı tekrar kapatıyorlar ve ne yalan söyleyeyim beni ilk başlarda korkutuyordu. Fakat bu durum bazen o kadar sık tekrarlanıyor ki bırakın korkutmayı, canınızı sıkmaktan öteye gidemiyor...
Tüm oyun boyunca Jennifer'a eşlik eden şirin mi şirin bir de köpek var. Haunting Ground'da da Fiona'ya eşlik eden bir köpek vardı. Hatırladınız değil mi? Lakin Jennifer'ın köpeğinin kontrolü daha kolay. Brown adındaki bu köpeğin yanımıza gelmesi için yuvarlak, durması için kare tuşunu kullanıyoruz. Git emrini ise uçgen ile veriyoruz. Oyun boyunca Brown sahibini sürekli korumaya çalışıyor.